26 Ocak 2012 Perşembe

FELAKETİN AYAK SESLERİ & ERİCH FROMM

ERİCH FROMM VE  BEN (1)
İnsan davranışları üzerine çalışmalarıyla ünlü Erich Fromm; çevirisini Aydın Arıtan’ın yaptığı “Sahip Olmak ya da Olmak” adlı eserinde, insanın (ilke olarak da nitelediği) iki temel özelliğinin altını çiziyor. “Sencillik” ve “bencillik” olarak tanımladığı bu özelliklerle ilgili görüşlerini aşağıda görüldüğü şekilde açıklıyor: 
“Sahip olmak” ilkesine sahip insan; mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye sahip olmak, onları ele geçirmek, kendine mal edip, onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak ister.  Bu sahip oluşların sonu yoktur.
“Olmak” ilkesine sahip insan ise; hiçbir şeyi elde etmeye ya da  kendine mal etmeye, şöhret  ve iktidara sahip olup insana egemen olmaya kalkışmaz. Bu ilkenin insanı, kendisini geliştirir. Evrimleşir, diğer insanları sever. Sözcüklerle anlatılamayan, yaşanılan, hissedilen bir özelliktir bu ilke.
Dünya düzeni “sahip olmak” üzerine kurulduğu nedenle, insan ve değerleri, yerini makinelere ve ekonomik gelişmenin çarklarına bırakmıştır. Bilim, teknik ilerlemiş, ama bunlar kendi yararına kullanılmadığı için, insan bir araç haline dönüşmüştür. 
Çözümün ilk ve tek şartı, “sahip olmak” ilkesinden “olmak” ilkesine geçmektir.  Yeni bir insan,  yeni bir toplum oluşturmaktır.
Aydın Arıtan, kitabın sunuşunda Fromm için şöyle diyor :
1980 yılında ölen Erich Fromm, yazdıklarına ve savunduğu fikirlere uygun yaşayan ender insanlardan birisiydi. Parada, malda ve şöhrette gözü olmayan, mütevazi yaşantısıyla dikkati çeken Fromm, “Sahip Olmak ya da Olmak”ı tam beş kez yeniden yazmıştır. Kendisine “Yeni Çağın Peygamberi” denmesinden hoşlanmayan Fromm, sorunları ve çözüm yollarını göstererek, tıpk İsa’nın geleceğini bildirip, onun yolunu hazırlama görevini üstlenen Nasıralı Yahya gibi gelecekteki müjde ve felaketi işaret görevini başarıyla yerine getirmiştir.
(1)    :  Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığım “okul dışı eğitim” olarak tanımladığım, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığım, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, yıllardır devam eden, beni bilinçlendiren çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti. “Bencillik”ten kurtuldum. “Sencillik” ilkesini özümsedim. Erich Fromm gibi yaşamağa başladım…
Galip Baran
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76 / E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
From: Mustafa Nevruz SINACI / Sent: Wednesday, January 25, 2012 To: galipbaran.wlw / Subject: FW: Büyük felaketin ayak sesleri ! (Prof.Dr. D.Ali Ercan)
FELAKETİN  
AYAK SESLERİ
Değerli arkadaşlar,
İnsanlık  geçim derdi, seçim derdi ile, hay huyla uğraşırken, küresel ısınımın tetiklediği felaketler zinciri çoktan harekete geçmiş bulunuyor.. Dünya dediğimiz Gemide, insanlar iktidar savaşını, kaptanlık savaşını, en iyi kamarayı kapmak yarışını sürdürürken Gemi su almaya başladı ve galiba önlenemeyecek bir batış sürecine girdi.. 
Bilim adamları 1960 lardan beri (Club of Rome'un kuruluşundan beri) sürekli uyarılarda bulundular:  "Bu gidişat  doğru gidişat değil" diye..  aklın ve bilimin yolunu değil, kör inançların, dogmaların ve saplantılı ideolojilerin yolunu tercih eden siyasetçiler, hemen her ülkede inatla yanlışı sürdürdüler, nüfus artışına, çevre kirliliğine, karbon dioksit veya azot dioksit gibi sera gazlarının salımına karşı önlem almak şöyle dursun, daha da yüksek hızda üretim saçmalığı ve tüketim toplumları yaratmak çılgınlığı aldı başını gitti..  Ve Gezegenimiz belki 1-2 bin yıl sonra zaten gireceği doğal ısınım safhasına, insan etkisiyle hızlandırılmış olarak vaktinden önce girdi.  (küresel ölçekte etkili teknolojilerin henüz geliştirilmediği bir dönemde, açıkçası hazırlıksız yakalandık) 
Buzulların erimesi sonucu Okyanus akıntılarının düzeninin değişmesi, olumsuz iklim  değişikliklerine neden oluyor,  diğer yandan ayarı şaşmış fauna ve flora  insan yaşamını tehdit eder duruma geliyor.
Ağırlıklı olarak Grönland ve Antarktikada 2000 yılı öncesinde eriyen  yaklaşık  240 milyar ton buzul nedeniyle okyanuslarda su seviyesinin 1 mm. yükseldiği, bu yüzyılın başında, tespit edilmişti... Aradan geçen 10 yıllık sürede bu eriyişin  sabit hızda değil, her yıl yaklaşık %15 artan bir hızla devam ettiği tespit edilmiştir.. Felaket olan da bu üssel (geometrik) artıştır.. Yılda %15 artış demek, 10 yılda 1,1510 = 4 katı artış demektir; yani bir yılda eriyen buz miktarı 10 yıl önceki miktarın yaklaşık 4 katı olacaktır.
Başlangıçta birkaç mm. lik yükseliş belki önemsiz gibi gelir ama, gezegenin ömrü yanında nokta gibi kalacak  kısa  bir sürede Grönland ve Antarktika'daki tüm buzullar eriyecektir.. Mevcut eriyiş hızının devamı durumunda, deniz seviyesindeki yükseliş miktarını ( ∆h ) aşağıdaki tabloda görüyoruz :

Yıl            ∆h  (metre)  
2000            0,001   felaketin ayak sesleri işitiliyor....
2010            0,004
2020            0,016
2030            0,064  
2040            0,256   40. ncı yılda  sadece 26 cm... ama
2050            1,024   50. nci yılda 1 metre....
2060            4,096
2070          16,384
2080          65,536         veee...
2081          70,000 metre !!        
2080 de Grönland ve Antarktika'daki tüm buzullar, yaklaşık 30 milyon (km)3 buzul erimiş, dünyada deniz seviyesi 70 metre yükselmiş olacaktır..
22. nci yüzyıla giremeden, dünyamız tanınamaz hale gelecek, binlerce ada ve kıyı şehirleri, kıyı ormanları ve geniş topraklar deniz suları altında kalacak, (ülkelerin  %1 - %5 arasında  toprak kayıpları olacak) ve kaçınılmaz olarak,  tüm sosyo-ekonomik sistemler çökmüş olacaktır..  Bu felaketin yaratacağı kaos ortamından kaynaklanan problemler sonucu, açlık, susuzluk, baş edilemeyen virüslerin yol açtığı salgın hastalıklar, terörist katliamlar vs.. 10 milyarı aşmış dünya nüfusunun çok büyük bir bölümü, belki  %80 i, acımasız bir kıyıma uğrayacak, sadece Bilim ve teknolojide ilerlemiş, akılcı yönetimlere sahip,  hazırlıklı bazı ülkeler bu girdaptan salimen çıkabileceklerdir. 22.nci yüzyıla girerken gezegen üzerinde ancak 2 milyara yakın bir nüfus kalacağını tahmin ediyorum. 
Şu anda gözlerimizi yummuş, torunlarımızın çığlıklarına kulaklarımızı tıkamış, büyük felaketten 70 yıl öncesinin mutluluğunu(?!)  yaşıyoruz..   æ
National Geography Belgesel :
6 derece dünyayı değiştirebilir-1
6 derece dünyayı değiştirebilir-2
6 derece dünyayı değiştirebilir-3
6 derece dünyayı değiştirebilir-4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder