18 Ağustos 2014 Pazartesi

“İLÂHİ VAZİFE VE YÜCE YOL”

 “İLÂHİ VAZİFE VE YÜCE YOL”
Yaşayan diriler ve yaşayan ölüler. Bu iki kavram arasındaki fark, İlâhî Vazife'yle ortaya çıkar. İlâhî Vazife nedir? İlâhî Vazife'yi gerçekleştirenler, kimlerdir? İlâhî Vazife gerçekleştirenlere hiç bir zaman camilerde ve kiliselerde rastlayamazsınız, onlar putlaşmış düşüncelerin içinde kendilerini kaybetmezler, tam aksine hayatla iç içe yaşarken, bu görevlerini gerçekleştirirler.

İlâhî Vazife'yi, yani Tanrı'ya karşı vazifelerini kudretli bir şekilde yapan insanlar, sabah yataklarından kalktıkları andan, tekrar uyuma zamanı gelinceye kadar geçen süre içinde, daima çevrelerindekilere yararlı olurlar ve candan bir çalışma şekli ile kendilerini ispat ederler. Onlar her türlü şart içinde İlâhî Vazifeleri'ni unutmazlar. Hem yaşamlarını sürdürebilmek için canla başla çalışırlar, hem de bu vazifeyi yapabilmek için de, aynı şekilde çaba gösterirler.

Dünyanın kurtuluşu, insanların İlâhî Vazife'yi idrak etmeleriyle gerçekleşecektir. Bir insan günlük çalışma­larını yaparken, her yaptığı işte; başka insanlara karşı sünnetini lâyıkı ile o iş kendininmiş gibi özenle, sevecenlikle yaparsa ve kendi ruhunun sükûnetini istediği gibi; kendi arzularını yerine getiriyormuşcasına, başkalarının işini yaparken de huzur duyarsa, o insan İlâhî Vazife yapıyor demektir.  Yani insan her işi, kendininmiş gibi, kendi arzusuyla ve kalp huzuruyla yapmalıdır.

Her imtihan ve vazife, varlığa bahşedilmiş ilâhî bir lütuftur.

Aksi hâlde bunun tersini yapanlar, yaptıkları işleri, sadece zaman geçirmek için, saat doldurmak için, para kazanmak için ve sadece bencilce, egoist arzularla, kendi egolarım doyurmak için yapmışlardır ki, bu türden çalışmalarla İlâhî Vazife yapmış sayılmazlar. Zaten o insanlar, o işten gelen yararın da hayrını görmezler.

İlâhî Vazife her yerde, her, an devam eder. En ufak bir olayda insanlara negatif yayında bulunmak, İlâhî Vazife değil, şer plânına hizmettir. İnsan dünya hayatı içinde, ne iş yaparsa yapsın, her şeyden önce kendi inancı, kendi arzusu, kendi vicdanı ve kendi İlâhî Vazife aşkı ile insanlara yardımcı olabilmeyi ön plâna almalıdır. ((Mehmet Fahri Öğretici-birinci sayfa-)

AKTARAN:
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi:  “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin(Dünya’daki üniversitelerin tümünün), zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, bundan böyle, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.

(b)   Kuruluş amacı:  Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, eşdeyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak. (18. 08. 2014)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder