V İ C D A N!…
Sözlük anlamıyla:
Yanlış ve doğrunun ne olduğunu bildiren içsel ses. Ahlaksal değerler hakkında
dolaysız ve kendiliğinden yargılama yetisi.
Uyararak, onaylayarak, yargılayarak, kınayarak yaşam ve eylemlerimize
eşlik eden duygu. Ahlâksal değerler hakkında dolaysız ve kendiliğinden
yargılama yetisi. Yapmayı ya da yapmamayı öğütleyerek, uyararak, suçlayarak,
yargılayarak, kınayarak kendine özgü bir biçimde yaşam ve eylemlerimize eşlik
eder. Tekâmülle gelişir.
Ruhçulukta vicdan:
Vicdan, insan ruhunda, tekamül oranında gelişen, İlahi İrade
Yasaları’nın icaplarından asla ayrılmayan en güçlü bir ifade kaynağıdır.
Ruhu, daha yüksek bir anlayış ve duyuş seviyesine yönelten,
güçlü ve hoşgörüsüz bir yol göstericidir.
Mukadderatı hazırlayıcı öğelerden biridir. İyi ya da kötü
niyetle yapılmış olan bütün hareketler onu sarsar ve çeşitli tepkilerin meydana
gelmesine sebep olur. Bu tepkiler, insanın karşılaşacağı olayların etkeni
olacaktır.
Her insanın kendi ruhsal tekâmül seviyesine uygun bir
ANLAYIŞ (idrak), DUYUŞ ve DÜŞÜNÜŞ derecesi vardır.
Vicdanın tatmini, ruhun realitesine ve kanaatlerine
bağlıdır. Realite ve inançlar tekamül
ettikçe vicdan düzeyi de yükselir. Yani ruhun görgü, tecrübe ve bilgisi ile
vicdanın fonksiyonel eylemi arasında ilişki vardır.
Evrende ne kadar ruh varlığı varsa, o kadar tekâmül farkı ve
vicdan derecesi vardır.
Vicdan ve sorumluluk:
Istırap ve mutluluk, insanın düşünce ve fiillerinde esas
olan maksat ve niyetlerin iyiliğine ve kötülüğüne, yani elciliğinin ya da
bencilliğinin emirlerine uymasına göre bizzat
kendi içinde kurulur.Istırap ve mutluluk, tekamül sürecinin zorunlu
sonuçlarıdır.Vicdan hesaplaşması ve verdiği hüküm mukadderdir.
Vicdan bireyseldir. Toplum vicdanı yoktur.Toplum vicdanı,
ahlaksal yaptırımlardan oluşur, vicdan hükümlerinin bileşkesi değildir.Toplumlara seslenen “toplu emirler”,
her zaman, her insanın vicdan seviyesine uygun olmayabilir. Böylece de
ahlaklar, İnsan tekamülünü doğrudan doğruya hızlandıran öz vicdanına (öz
bilgisine) uymayabilir. Bu durumda vicdanın yapabileceği görevleri yapabilmeye
ahlak her zaman yeterli olamaz.Toplu emirlerin, talimatın içerdiği bilgi,
bireyin bilgi seviyesine uygun olmayabilir. Bazen, öz bilgiyle ahlak kuralları
karşıtlaşabilirler: Bu durumda, dışarıdan zorlama, tehdit ve şekilcilikle,
inanıp benimsenmemiş zorunluluklarla, telkinlerle insanları doğru yola
(hakikate) sürükleyen yaptırımlar – doğru olsa bile- eğer bireyin vicdanına, öz
bilgisine uygun değilse, istenen ve amaçlanan sonuçları sağlayamaz.
Bu durumda yapılacak en iyi iş, her insanın kendi vicdanının
emirlerine son derece uymasına saygı göstererek kendi tekamülünü sağlamasıdır.
Toplu talimatların, tekâmül yolunda faaliyet göstermenin
gerektiğini (gerekli olduğunu) telkin etmesi bakımında önemli faydaları vardır,
ama iş bununla bitmez. Ahlak kurallarına sarılıp vicdan sesini çiğneyip geçmek
olmaz; öncelikle vicdanın gerçek isteği, ihtiyacı karşılanmalıdır.
Eğer ahlak kuralı ile vicdan aynı seviyede ise tekamül
hızlıdır. Aralarında fark var ise, tekâmül süreci düzgün hareketli
değildir.Vicdan realitesine uymayan emir ve telkinlere uymamak, vicdan hükmünü
pozitif yönde oluşturur.
İnsanı yaptıklarından sorumlu tutan, dışta değil, içtedir: O
da, öz varlığının bir öğesi olan vicdanıdır.
İnsanın ıstırabını hazırlayan vicdanın harekete geçmesi, öz
varlığın dışındaki hareketlerle değil, bizzat kendi içinde akıp geçen olaylarla
ilgilidir.
Düşünülen, tasarlanan, istenilen ve yapmaya niyet edinilen
her fiilde -bu ruhsal bir faaliyetle ruhta gerçekleştiğine göre- sorumluluk
vardır. O fiilin dış alemde gerçekleşmemesi, sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Vicdan ruhta geçen hareketlere (hallere) göre hüküm verir.
O halde sorumluluk, o sorumluluğu davet eden hareketin
sonucuna bağlı değildir. Sorumluluğun şekli, ruhta meydana gelen NİYET’in
niteliğine bağlıdır.
Oysa başkası tarafından zorla yaptırılan bir işte, işi
yapanın niyeti söz konusu değildir.
Bu durumda sorumlu olan, onu
zorlayandır.
Niyet: Bir işi yapmaya girişen adamın o işten, Sebeplilik İlkesi icaplarına göre,
aklının yettiği kadar -elci (diğerkam) ya da benci (bencil)- belirli sonuçları
özleyerek beklemesidir.
Beklenen sonuç elci şekilde ise iyi, bencilceyse kötüdür.
Vicdan sorumluluğunun mukadder hale gelmesi için, varlığın
belli bir anlayış seviyesinde olması gerekir. “Anlayış azlığı” ve “irade
hürriyetinin sınırlanması” sorumluluğu azaltır.
Vicdanın uyanması anlayış oranında mümkündür. Anlayışı
artıran, tecrübe-görgü ve gözlemden gelen bilgidir.
İnsan kendi iradesiyle, vicdanının emrettiği işleri aramalı
ve onları ihmal etmeden vicdanın emrettiği gibi yapmağa çalışmalıdır.
Nefse olan hakimiyet arttıkça vicdani tatmin düzeyi yükselir.
Bunun için arzulara hakim olmak kudretini geliştirmek gerekir.
Vicdan anlamının kapsamı her tekamül safhasında ayrı bir
nitelik taşır. Her aşama için değişen bir vicdan anlamı vardır.
Elcilik (diğerkamlık) derecesindeki idrakler (derin
anlayışlar) arttıkça vicdan gelişir. (Az
çok farklar ve ayrıntılarla) İnsan anlayışlarında gözlenen dereceler
vicdanlarda da vardır.
Vicdanın genişliği ve derinliği bilgi ile orantılı olarak
artar; genişleyip kapsamı arttıkça, çok derin bilgilerin öz varlığa mal
edilmesine yardım eder. Böylece öz bilgiler artar.
Adım adım gelişen bir vicdan tekâmülü vardır. En kaba
bencillik (hodkamlık) vicdanından, en ince elcilik (diğerkamlık) vicdanına
gelinceye kadar uzun yollardan (çeşitli hayatlar) geçilir. Tekâmül ettikçe
vicdan anlayışları da, içinde bulunulan safhaların realite bilgileri’ne göre nitelik ve karakterlerini bütünüyle
değiştirirler.
Vicdan, bulunduğu aşamaya göre, o aşamanın en üstün icap
ve realite bilgilerine uzanarak, insanı
daha üstün bilgi ve realitelere yükseltici, niteliği durmaksızın değişen,
yükselen ve sonunda bir insan anlayışının kavrayabildiğinden bambaşka
karakterler ortaya koyan bir yetenektir.
Vicdanın ulaşabileceğimiz en üst düzeyi vardır. Bu üst
düzeye yaklaştıkça vicdanın niteliği değişir: Ayrımcı (tefrik edici) ve temyiz
edici görevini aşarak başka mecburiyetler yükler. Vazife sezgisi kapsam
kazandıkça vicdan, “vazife” düzeyinde işleve geçer.
(*)(Metapsişik Terimler Sözlüğü/ Ergün Arıkdal/ Say.
232-233-234-235-236)
AKTARAN:
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Bilinçolog Galip Diğerkâmbaran
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç
Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim
Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü”
ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler
kurmalarına yardımcı olmak; böylece, bundan böyle, yalnız bilgili değil aynı
zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda
bulunmak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder